GüncelMakaleler

Hovanes: Ermeniler Hâlâ “Bafille”* Olarak Anılıyor!

Vedat Yeler'in nupel online için, Nubar Ozanyan Ermeni Taburu savaşçısı Desil Hovanes ile Kürtçe gerçekleştirdiği söyleşiyi okurlarımız için çevirdik.

Ermeni soykırımının 106. yıldönümü vesilesiyle, Şehit Nubar Ozanyan Taburu’nun savaşçısı Desil Hovanes ile röportaj yaptık. Bu röportajda Desil Hovanes, güncel ve tarihsel birçok konu üzerine Şehit Nubar Ozanyan Taburu adına konuştu. Röportajın yayınlanması elimizde olmayan bazı sorunlar nedeniyle gecikti.

Vedat Yeler

Desil Hovanes, ailesinin Sason’dan (Günümüz Türkiyesi’nde Batman iline bağlı bir ilçe çn.) Ermeni kökenli olduğu ve Ermeni soykırımı sırasında Serêkaniye’ye göç ettiği söylüyor. 29 yaşında olan Desîl, halkını savunmak için savaş ve taburunun çalışmalarında yer alıyor.

Ş. Nubar Ozanyan Taburu, 24 Nisan 2019’da Ermeni Soykırımı’nın 104. Yıldönümü vesilesiyle Rojava’da kuruluşunu ilan etti. Ermeni halkına mensup olan Ozanyan; 14 Ağustos 2017’de Rojava’da şehit oldu. Ozanyan’ın hikayesi, TKP-ML örgütlenmesi ile Filistin’den Rojava’ya enternasyonalist bir şekilde devam ediyor.

“Siz bizden değilsiniz”

Ermeni soykırımı döneminde Ermenilerin silahlarının olmadığını belirten Desil; Osmanlı askerlerinin Ermenilere ait silahlara el koyduğunu ve bu nedenle Ermeni halkının o dönemde kendilerini savunamadıklarını ifade etti. O dönemde soykırımdan kurtulan ve hayatta kalan Ermeni çocukların durumuna dikkat çeken Desil şöyle devam etti: ‘Soykırımdan sonra Rojava’daki Ermeni çocuklar Kürt ya da Arap oldular. Hala da ‘Bafille’* gibi bazı söylemler Ermeniler için kullanılmaktadır. Yani ‘Siz bizden değilsiniz.’ demek istiyorlardı/istiyorlar.’

Desil Hovanes, bu bağlamda günün anlamını şimdiki duruma göre böyle ifade ediyor: “Rojava Özerk Yönetimi’nin kuruluşuyla beraber Ermeni halkı hem bir örgüt hem de bir ordu yarata bilme olanağına sahip olabildi. Bu anlamda Ş. Nubar Ozanyan Taburu’nun kurulması hem Ermeni halkının  öz savunması hem de ideolojik bir temelde örgütlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü Ermeniler 106 yıl önce kendilerini savunamadılar ve soykırıma uğradılar. Bugün kendilerini taburlarıyla savunabilirler.”

Desil ayrıca taburun varlığı ve çalışmasıyla ilgili şunları anlattı: “İlk günden beri Taburumuzun varlığından kaynaklı çok mutluyuz. Ermeni taburumuz olmasaydı kendimizi tanıyamazdık ve Ermeni halkı bir araya gelemezdi. Eskiden Rojava’daki tek Ermeni biziz derdik. Ancak Tabur kurulduktan sonra çok sayıda Ermeni olduğunu ve Rojava halkları arasında yaşadıklarını gördük. Ermeni halkı dilini ve dinini kaybetti. Çoğu Müslüman oldu. Gayrimüslimler de kendilerini Rojava’da misafir olarak görüyorlar. Şimdi Ermenice dil eğitimi görüyoruz ve kültürümüze geri dönmek istiyoruz. Bu nedenle, askeri çalışmalarımız dışında kültürel çalışmalarımız da var”

24 Nisan 1915’ten 24 Nisan 2021’e; Kürt-Ermeni ilişkileri…

-Kürt ve Ermeni halklarının tarihi binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Aynı coğrafyada olan her iki kadim halk; tarihin belirsiz çeşitlilikleriyle farklı dönemlerdeki egemenlik ilişkilerinin bir sonucu olarak günümüze kadar gelmiştir.

Yüz yıl öncesine kadar bu iki halk aynı topraklarda birlikte yaşadılar ve birbirlerinin acılarına ve mutluluğuna tanık oldular. Bu nedenle Kürt ve Ermeni halkları arasındaki ilişkilerde Osmanlı’nın yıkıcı planlar yaptığını hepimiz biliyoruz. Osmanlılardan sonra İttihat ve Terakki bu planı omuzlayarak 2. Emperyalist Paylaşım savaşına kadar devam ettirdi ve soykırım büyük ölçüde sonuca ulaştı.

Kürdistan’da Hamidiye Alayları ve Kürt Beyleri de güçlü bir biçimde bu katliamlara yardım ettiler ve yağmacılıkta yerlerini aldılar. Bu mesele tarihsel olarak Kürt ve Ermeni halkları arasında bir kırılma noktası olmuştur. Şimdiye kadar da bu konunun izlerini görüyoruz. Bu tarihi tartışma, halklar arasında tarihsel bir önyargı oldu.

Halkın bilgisi ne kadar kendiliğinden bir bilgi olsa da, geçerliliği ya da devamlılığı vardır.

Bu tarihsel ve güncel ilişkiler nedeniyle Ş. Nubar Ozanyan Taburu’nun sorumlulukları nelerdir? Ya da şimdi bu durumu nasıl yönlendiriyor?

-Ş. Nubar Ozanyan Taburu bu ihtiyacın bir ürünü olarak ortaya çıktı.  Ş. Nubar Ozanyan Tabur’u diğer halklarla birlikte Rojava Devrimi’nin kazanımlarını savunmakta ve Ermeni halkının öz savunmasıdır. Çünkü askeri bir örgütlenmedir ve Taburun çalışmaları da askeri alan içinde tanımlanmalıdır.

Yani iki yönlü bir görev var. Söylediğim gibi; bir yandan Rojava’daki devrimi işgalci çetelere karşı savunurken diğer yandan Ermeni halkının doğasını/özgünlüğünü savunuyor. Ş. Nubar Ozanyan Taburu, QSD’de yerini almasının yanı sıra, diğer halkların ordularının örgütlenmesiyle cephede yan yana savaşıyor.

 -TKP-ML TİKKO tarihinde Armenak Bakırcıyan, Nubar Ozanyan gibi birçok Ermeni devrimci yer almıştır. Bundan dolayı 24 Nisan böyle bir anlamı da yükleniyor.  (Bu devrimcilerin TKP-ML saflarında yer almasında. çn) Ve ikili tarihi bir anlam taşıyan 24 Nisan’ı soykırım ile TKP-ML’nin kurulması üzerinden nasıl değerlendiriyorsunuz? (24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı ve 24 Nisan 1972 TKP-ML’nin kuruluşu kastediliyor. çn.) 

-TKP-ML, ’71 silahlı devrimci çıkışı üzerine kuruldu ve aynı zamanda İbrahim Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde oluşturuldu. Kaypakkaya, parti ideolojisinin temellerini atarken, ortaya koyduğu tezlerde coğrafi tarihin arka planını başka bir açıdan görebildi.

Ayrıca Kaypakkaya yoldaşın Kürt meselesiyle ilgili güçlü bir çalışması vardı. Ama Kaypakkaya’dan önce ne kadar bahsedilmiş olursa olsun; Kaypakkaya yoldaş, sorunu devrimci bir temelde teorik bir biçimde ortaya koydu. Bu Kaypakkaya’nın önderlik özelliğini diğerlerinden ayırıyor. Örneğin ulusal sorunla ilgili sunduğu analizler.

Yani bu konuyu Kemalizm sorunu üzerinden de okuyabiliriz. Kemalizm’in etkisinden kurtulan dönemin tek lideridir.

Bu nedenle bildiğimiz kadarıyla Kürt meselesinin yanında Ermeni meselesini ifade eden de İbrahim Kaypakkaya’dır. Diğerleri ne kadar Kürt meselesi etrafında dönerse dönsün ve az çok bir şeyler ifade etseler de; ama Ermeni meselesi hakkında hiçbir şey söylemediler. Kaypakkaya yoldaş kısa mücadele yaşamına rağmen yine de Ermeni sorunu hakkında bir komünistin kıymetli cümlelerini dile getirdi.

Görünüşe göre Ermeni meselesi üzerinde çalışmak için zamanı yoktu; ancak sorunun bir ölçüsü ile (var olan egemen anlayıştan ve devrimci anlayışından, çn.) ayrıldığı görüldü.

İbrahim Kaypakkaya, dünya görüşüyle ​​tarihi bir miras bıraktı. Bu nedenle TKP-ML, o dönemin Ermeni gençlerinin dikkatini çekmiştir.

TKP-ML’nin kuruluşu ile soykırım arasındaki ilişkiye dair herhangi bir belgemiz yok. Ancak TKP-ML’nin kurulduğu ve soykırım göz önüne alındığında bu çok anlamlıdır. Bu faşist Türk devletine devrimci bir cevaptır.

-Ayrıca Şehit Nubar Ozanyan’ın bu ilişki üzerindeki etkisi nedir?

-Sadece Nubar Ozanyan değil dediğiniz gibi; Armenak Bakırcıyan Nubar Yalım vb. dahası 24 Nisan’daki bu devrimci ve komünistler bizim için direnişe bağlılığın sembolü oldu. Ermeni soykırımının hesabını sormak, faşist Türk devletinin yıkılması demektir.

Türk devleti şu an olduğu gibi yerinde duruyor ama soykırım hiç bitmiyor ve hep sürüyor. Bu nedenle soykırımın yaşandığı topraklarda Nubar Ozanyan şehit olması bir anlamdır/değerdir. Nubar Ozanyan sadece çetelere karşı savaşmadı. Ayrıca soykırımcı, cani, faşist soykırım zihniyetine karşı savaştı ve yeni soykırımları önlemek için hayatını feda etti.

Buradaki insanlar onu bu şekilde tanıdı ve bu nedenle Nubar Ozanyan özellikle Ermeni halkı için bir kimlik haline geldi.

-Kürtler ve Ermeniler arasındaki ilişkide Nubar Ozanyan’ın etkisini nasıl görüyorsunuz ve değerlendiriyorsunuz?

-Nubar Ozanyan halk arasında bir köprü gibidir. Halk arasındaki önyargıların kırılması, savaşın ortak bir düşmana karşı birlikte yürütülmesi gerektiğini açıkça ortaya koydu. Düşmanın gücü de kısmen halkın parçalanmışlığından geliyor. Tarih boyunca tüm halklar sadece kendi acıları için ağladılar.

Nubar Ozanyan, Kürt ve Ermeni halklarına acımızın ortak olduğunu ve aynı zamanda şu anlama geldiğini açıkladı: Birlikte kavga ettiğimizde kazanacağız! Nubar Ozanyan bunu pratiğiyle ortaya koydu.

Ermeni kadınlar öz savunma için silaha sarıldılar!

Desil Hovanes günün anlamıyla ilgili sözlerini şu şekilde bitirdi: “Bir Ermeni taburuna sahip olmaktan gurur duyuyoruz. Taburumuz tüm dünyada konuşuluyor. Biz Ermeni kadınlar yaşam alanlarımızı işgalcilere, ataerkilliğe ve kadına yönelik şiddete karşı savunmak için silaha sarıldık. Artık düşmana karşı güçlüyüz. Bütün dünya Ermeni soykırımını asla unutmasın ve tüm mazlum halklar kendilerini öz savunma temelinde örgütlesinler. Faşizm yenilecek, mazlum halk galip gelecektir.”

*“Bafille”: Bizden biri değil “kökeni olmayan” anlamında

Kürtçe yapılan söyleşiye buradan ulaşabilirsiniz

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu