GençlikGüncel

GENÇLİK | Suruç’tan Deniz’e Birleşik Mücadeleye

"Bugün devlet bu kadar pervasızlaşırken devrim şehitlerinin mücadele pratiğinden öğrenerek ileriye yürümek önemli bir sorumluluktur"

Kobanê’nin yeniden inşa sürecine katılmak için SGDF’nin başlattığı dayanışma kampanyası kapsamında Suruç’ta Amara Kültür Merkezi’nin bahçesinde yüzlerce kişi buluştu. Burada bir araya gelen ve yıkıma uğrayan Kobanê’ye el uzatmak isteyen gençler, DAİŞ çeteleri tarafından canlı bomba saldırısıyla hedef alındı. Bu saldırıda 33 genç devrimci katledilirken birçok genç de yaralandı.

Devlet, iç politikada AKP iktidarının 7 Haziran’la birlikte girdiği çıkmazdan çözüm sürecini bitirerek çıkmayı planlarken, bu katliamla Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ne devrimci-komünist örgütlere yönelik diz çöktürme operasyonunun startını verdi.

Gezi İsyanı’yla birlikte yükselen kitle hareketi ciddi bir dinamik oluştururken, KUÖH ve devrimci-komünist-demokrat güçlerin ittifakıyla HDP’nin barajı geçmesi AKP için ciddi bir sarsıntı ortaya çıkarmıştı.

6-8 Ekim Serhıldanlarının ardından 2014 Ekim’de MGK toplantısında alınan “Çöktürme planı” kararı Kobanê’yi yeniden inşa kampanyasına katılmak isteyen devrimcileri hedef alarak başlatıldı. Tüm bunlar devletin bir süreci kapatıp başka bir süreci başlattığı dönem açısından açık veriler sunmaktadır.

Suruç katliamı 20 Temmuz 2015’de Emniyet amirinden-müdürüne, MİT yetkililerinden kaymakamına bir dizi devlet yetkilisinin bilgisi dahilinde gerçekleşti. Aradan geçen 6 yılda devlet failleri yargılama yönünde adım atmezken.

Onlarca Suruç yaralısı, gözaltına alınmaya tutuklanmaya devam etti-ediyor. AKP’nin Amed, Suruç ve 10 Ekim katliamlarındaki rolüne dair “konuşursam kimsenin yüzüne bakamazlar” açıklaması yapan Ahmet Davutoğlu devlet bekası için suskunluğunu koruyor.

Devlet Maraş, Çorum, Sivas, Gazi, Roboski, Reina katliamlarında sürdürdüğü cezasızlık politikasına devam ediyor. Suruç İlçe “Emniyet” Müdürü Mehmet Yapalıal’a Suruç Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “görevi kötüye kullanmak” gerekçesiyle dalga geçilircesine 7 bin 500 lira para cezası verilmiş ve 12 taksitte ödemesi kararlaştırılmıştı.

Bugün Sedat Peker’in ifşaatlarıyla yeniden ortaya çıkan cihatçı çetelere yapılan destek sürerken bombayı tahsis eden Azzo Halaf Süleyman el Aggal ve katliamla bağlantısı bulunan Mahir el Aggal’ın ifadeleri dahi henüz dosyaya eklenmedi. Davanın tek sanığı Yakup Şahin 6 yıldır mahkemelere getirilmiyor. Yakup Şahin’e istenen 34 kez ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla dosyanın üzeri kapatılmak istenirken, savaştan çıkmış bir kentin inşasına katılmak üzere yola çıkan 33’lerin bu devrimci pratiği yargılanmak isteniyor.

Katliam Dosyasının Üzeri Kapatılmak İsteniyor.

Suruç katliamıyla devlet birçok mesaj veriyor ve bu katliamın üzerini örterek AKP-MHP iktidarının kirli ilişkilerini saklıyor. Rojava devriminin savunulmasında, Erdoğan “Kobane düştü düşecek” derken sınırları aşan devrimi savunmaya giden Gezi’nin çocuklarına mesaj veriliyor.

Ateşten gömleği giyen kendi acılarını savaşarak, yaraları kapansın diye en ağır bedelleri ödemeyi göze alan Kürt ulusunun yürüttüğü özgürlük mücadelesine omuz veren herkesi bu ateşin yakacağını, bedel ödeyeceğini ifade ediyor. Devlet açısından bu katliam intikam ve gözdağıydı. Türkiye’deki devrimci güçlerinin KUÖH ile ortak hareket etmesi ve burada açığa çıkan birliktelik hedeflenmişti. Bu katliam aynı zamanda reformist-şovenist hareketlere gösterilen sopa oldu, ulusal sorunla mesafeli steril bir siyaset salık verildi. TC devleti ezelden beri ‘kırmızı çizgi’ olarak gördüğü Kürt sorununun bu yönünü daha açık göstermiş oldu.

Bu durum devam eden süreçte devlet açısından tekrar tekrar görülmüş oldu. 2015 sonrası gerçekleştirilen tutuklama furyaları, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tüm demokratik hakların tırpanlanması, devrimci-komünist örgütlerin tasfiyesine yönelen saldırıların bu yönü devlet açısından diri tutuldu. Barış akademisyenlerinin ihraç edilmesinden tutalım da. Her işgal girişiminin ardından keyfi-düzmece dosyalarla binlerce kişiyi tutuklayarak yapılan seçim hazırlıkları… İktidarın, faşizmin yerini garantiye alma – bekasının temelini oluşturan politika oldu.

Devletin kirli ilişkileri ayan beyan ortadayken söylenen her sözün “terör” iddiasıyla karşılandığı bir atmosfer yaratılmak istendi. Bugün tüm bu saldırılara karşı istenilen atmosferin yaratılamamış olmasında parçalı olsa da mücadele eden halk kitlelerinin mücadelelerinin birleşme eğiliminde olmasının önemli bir yeri vardır. Boğaziçi’yle Kürdistan’daki kayyumun, İkizdere’dekiyle Hasankeyf’teki doğa katliamına karşı birlikte mücadele edilmesi devletin saldırılarının idelojik olarak boşa düşürülmeye devam edildiğini gösteriyor.

İktidar, dün belli oranda başardığı katliamları, işgali, ekolojik yıkımı, yolsuzlukları, maskelediği şovenizmi bugün yeniden yükseltmeyi hedefliyor. CHP-İYİP-SP ittifakı sandık diye diye kitlelerin öfkesini hasıraltı etmek isterken AKP-MHP iktidarı yeni seçim hazırlığını Kürt düşmanlığında ısrar olarak belirliyor. Türk hakim sınıfları krizlerini dün olduğu gibi bugünde Kürt düşmanlığıyla, katliamlarla aşmak istiyor. Bugün devletin SADAT üzerinden çetelerle kurduğu ilişki yapılan ifşaatlarla daha açık bir şekilde göz önünde duruyor.

Devletin cihatçı çetelere verdiği destek, Rojava’ya yönelik işgal girişimlerinde de gösterdiği üzere işbirliği sürüyor. Devlet kamplarında besleyip yetiştirdiği çetelerle dün Suruç’ta 33 düş yolcusunu katlederken aradan geçen 6 yılın sonucunda içinde bulunduğu kriz ve saldırılar katmerlenerek devam ediyor. HDP İzmir il binasına yönelik saldırıda, onlarca HDP çalışanının olacağı toplantı hedef alınırken Deniz Poyraz katledildi. Esasen devlet bu saldırıyla yeni bir saldırı sürecinin işaretini verdi.

Failin direk polisler tarafından sarılarak karşılanması, “ismin ne abicim?” diye sorulmasıyla, devletin halk düşmanlarına yönelik şefkatinin ortaya konulması bu halk düşmanı pratiğin devletin imzacılığıyla gerçekleştirildiğini teyit etti. Suruç katliamını engellemeyen, failerini araştırmayan polisler aynı senaryoyu İzmir’de uygulamaya çalışıyor. Saldırıyı 3 kişinin gerçekleştirdiği ifade edilirken saldırıyı gerçekleştirip teslim olan Onur Gencer’in hiçbir bağlantısı araştırılmıyor. Kamera kayıtları siliniyor. Faşist karakteri gereği kitlelerin şovenizmle zehirlenmesi mücadelenin kanla bastırılmasından sonuç bekleyen devlet bugün kitlelerin gözünde daha açık bir şekilde teşhir oluyor. Açıklamalarında bu kadar pervasızlaşmalarının sebebi bugün ayan beyan olan duruma karşı restleşmekten öteye gitmiyor. .

Birleşik Mücadeleyi Büyütelim!

Kitleler nezdinde AKP-MHP iktidarın şovenist  politakaları teşhir olurken buna karşı gelişen mücadele yükselmeye devam ediyor. HDP’nin kapatılma saldırısına karşı ortaya koyulan dayanışma, demokratik hak mücadelesi yürüten kesimlerin o veya bu şekilde, ulusal sorunla kurduğu bağ, mücadelenin gelişimi açısından önemli bir parametre oluşturuyor. Bu açıdan birleşik mücadelenin büyütülerek geliştirilmesi önemli bir sorumluluk barındırıyor.

Bugün ülkenin 3. büyük siyasi partisinin il binasında Deniz Poyraz’ın katledilmesiyle savaşın doğrudan parti binalarının içine taşındığı bir süreci yaşıyoruz. TV programlarında ifade edilen “en az 50 kişiyi götürürüz biz ailecek” sözleriyle fail Onur Gencer’in ifadeleri göz önünde bulundurulduğunda açığa çıkan gerçeklik açık sorumluluklar barındırıyor. Dün sınırları aşan bir pratiği hedef alırken bugün doğrudan parti binalarının içine taşınan katliam siyasetiyle karşı karşıya bulunuyoruz.

Bugün devlet bu kadar pervasızlaşırken devrim şehitlerinin mücadele pratiğinden öğrenerek ileriye yürümek önemli bir sorumluluktur. Suruç şehitlerinin, sınırları aşarak Kobanê’de  Kürt ulusunun mücadelesine omuz veren, Gezi direnişiyle Kobanê direnişini birleştiren pratiklerinden öğrenerek birleşik mücadeleyi büyütüyoruz. Devletin korkularını baki kılmanın ve devamında onu yenmenin yolunun, Boğaziçi’den yükselen kayyum direnişini ile Mardin’de kayyuma karşı yükselen direnişi, İstanbul’daki Onur Yürüyüşü ile Rojava devriminin adımlanmasındaki Onur Yürüyüşü’nün bir aradalığını sağlamakla mümkün olacağını biliyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu